Edit Template

Milliyetçi Hareket Partisi ve TÜRKAV İlişkileri Bağlamında Kurum Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme

Turan ŞENER[*]

1.Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı (TÜRKAV)

Kısa adı TÜRKAV olan Türkiye Kamu Çalışanları Kalkınma ve Dayanışma Vakfı, 1985-1989 yılları arasında fikri ve örgütlenme çalışmaları tamamlandıktan sonra 6 Mart 1989 tarih ve 1989/90 sayılı Yenimahalle 4. Hukuk Hâkimliğinin kararı ile
tüzel kişilik kazanarak Ankara’da kurulmuştur (http://www.turkav.org.tr/turkav-vakif-tarihcesi).

1989 yılında bir sivil toplum teşkilatı olarak ortaya çıkan ve kuruluş önceliğini kamu çalışanlarının ekonomik sorunları olarak belirleyen TÜRKAV, aynı zamanda ilk memur konfederasyonu olan Türkiye Kamu Sen’in kuruluşunda da öncü bir rol oynamıştır (Yazıcı, 2005: 102).

Danıştay’ın 1990 yılında kamu çalışanlarına sendikal faaliyette bulunma hakkı tanıyan kararını benimseyen dönemin TÜRKAV yönetimi vakfı sendikaya dönüştürmüşlerdir (Gerşil, 1997’den Akt.Yazıcı, 2005: 86). TÜRKAV’ın 14 Eylül 1991 tarihinde gerçekleştirilen Genel İstişare Toplantısı’nda kamu çalışanlarının haklarının korunup yasal takibinin yapılabilmesi için sendikal faaliyetlerin gerekliliği tespit edilmiş ve yalnızca bu tür faaliyetlerde bulunmak üzere ayrı bir kuruluşun teşekkülüne öncülük edilmesi kararı alınmıştır (Bayar, 2006: 100-101). Danıştay’ın ilgili kararının yarattığı konjonktürü yapıcı bir anlayışla değerlendiren TÜRKAV’ın söz konusu yaklaşımı süreç içerisinde bünyesinden Türkiye Kamu Sen’in çıkmasını sağlamıştır. 

Bir sendikal organizasyonun temeli olduğu anlaşılan TÜRKAV’ın doktrinel anlamda Alparslan TÜRKEŞ tarafından kurulan ve siyasal alanda Milliyetçi Hareket Partisi, gençlik örgütlenmesinde de Ülkü Ocakları şeklinde beliren geniş yapılanmanın kamu sektörünü ilgilendiren yönünü karşılayan ve bu sektördeki Ülkücü Türk Milliyetçilerini bir araya getiren bir çatı kuruluş olarak tanımlanmasının yerinde olacağı düşünülmektedir. Bir başka açıdan bakıldığında da bünyesinden çıkardığı sendikal yapılanmanın aksine bir yan kuruluş olmayıp, ülkücü bir memur teşkilatı olduğu bilinmektedir.

Özellikle 1980 sonrası dönemde Ülkücü Türk Milliyetçisi memurların toparlanmasında ve teşkilatlanmasında en önemli görevi ifa eden TÜRKAV, cezaevlerindeki Ülkücülere olan destekler, cezaevlerindeki ülkücülerin ailelerinin ihtiyaçları ve çocuklarının eğitimi, eğitimde gençlerin yönlendirilmesi gibi çalışmalar başta olmak üzere Türk Milliyetçisi Ülkücülerin zor dönemlerinde gerçekleştirdiği işlerle vazgeçilmez bir kuruluş halini almıştır.  

2.Kurum Kültürü

Kurum kültürü, kurumların organizasyonlarındaki faaliyet ortamının kilit unsurudur. Kurum içerisindeki diğer somut unsurların aksine soyut bir niteliğe sahip, görünmez değerler, ilkeler ve kurallar kümesi olarak tarif edilebilmektedir (Şener, 2013).

Kurum kültürü, kurumların üzerinde yükselmiş oldukları zeminin temel ilke ve prensipleri olarak ifade edilmektedir (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1998). Bir başka çalışmada ise kurum kültürü ile ilgili, kurumun kuruluş felsefesini, faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin sonucunu belirleyen, beşeri unsurlar tarafından ortaya konan inanç, değerler, örf ve adetler ile diğer kişiler arası ilişkilerden elde edilen sonuçların tamamı şekilde ortaya konulmuştur (Becerikli, 2000).

Kurum kültürünün, kurum içerisinde kuruma bir şekilde faaliyetlerini sürdüren üyelerin farklı bir kimlik kazanmasında ve kurum kültürünün etkisiyle kuruma daha çok bağlanmalarında etkili olduğu düşünülmektedir (Vural, 2003, s.41).

Kurum kültürü ile kurumlar, oluşturdukları normların kurum üyelerince benimsenmesi kendisiyle üyeler arasındaki bağların güçlenmesine katkıda bulunur. Bu durum, kurum içi alışkanlıkların, davranış kalıplarının ve hedefe yönelik girişimlerin gerçekleştirilmesinde önemli bir unsur olarak belirmektedir (Şener, 2013).

Kurum kültürünün doğal yollarla zamanla kendiliğinden oluşmasını tercih eden kurumlarda ise çeşitli davranış kalıpları, inançlar, değer ve ilkeler, semboller ve uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında, kurum kültürü kurum üyelerinin dışında kurumun yapısından kaynaklanan bir takım özellikleri de içerisinde barındırmaktadır. Bunlar; kurumun tarihi, kurumun üzerinde yükselmiş olduğu değerler, inançlar, kuruma dair öyküler ve mitler, kurumun faaliyet süreci, adet ve gelenekleri ile kurum üyelerinden oluşmaktadır.

Kurumların kendilerine has dokularından oluşan kurum kültürü, kurum üyelerinin imajını yansıtmakla birlikte kurumsal faaliyetler sürecinde hangi davranış kalıplarının benimsenmesi gerektiğini, faaliyet esnasında uyulması gereken temel ilke ve kuralların belirlenmesini ortaya koymaktadır (Kılıç, 2006, s. 107, Özgener, 2004, s.135).

Sağlam temeller üzerine oturmuş bir kurum kültürü sayesinde kurumlar dış tehditlere karşı daha hızlı ve etkin önlem alabilecek ve bunun yanında oluşabilecek fırsatları da maksimum faydayla değerlendirebilecektir. Kurum kültürünün en temel özelliklerinden biri olan bu durum kurum yönetiminin olası kriz veya diğer durumlarda karar alma sürecini olumlu yönde etkileyecektir (Eren, 2003, s. 166).

3.Milliyetçi Hareket Partisi TÜRKAV ve Kurum Kültürü

Türk Milliyetçiliği fikir hareketini benimsemiş her bir Ülkücünün teşkilatlanması amacıyla hemen her alanda yoğun çaba harcayan Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet BAHÇELİ’nin maddi ve manevi desteklerinin TÜRKAV’ın kuruluşunda yadsınamaz bir önemi olduğu ve O’nun himayelerinde kurulduğu bilinmektedir.

Kamusal alanda teşkilatlanmış dinamik bir yapı, Ülkücü Türk Milliyetçilerinin ve onların organizasyonel yeteneklerinin en büyük ispatı ve en önemli dayanak noktası olarak düşünülmektedir. Alparslan TÜRKEŞ’in gerek mesleki gerekse bireysel yeteneğinin öncülüğünde başlayan ve MHP Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ tarafından da tavizsiz bir şekilde devam ettirilen teşkilatlanma ve teşkilat çerçevesinde hareket etme tutumunun Ülkücü Türk Milliyetçilerinin diğer kurumlarla olan farkı olarak kabul edilebilecek en önemli kurum kültürü öğesi olduğu değerlendirilmektedir.

Milliyetçi Hareket Partisi, Ülkü Ocakları ve TÜRKAV başta olmak üzere her alanda çeşitli organizasyonlarla örgütlenen Ülkücü Türk Milliyetçileri, söz konusu bu teşkilatlanma ve teşkilatlı bir şekilde hareket etme geleneklerini “Lider-Teşkilat-Doktrin” felsefesiyle açıklamışlar ve bu konuyu kurum kültürlerinin olmazsa olmazı haline getirmişlerdir.

Özellikle kitle iletişim kanallarının çoğalması ve erişilebilirliklerinin artması ile birlikte ülkelere ve ülkelerin siyasi organizasyonları başta olmak üzere hemen bütün önemli kurum ve kuruluşlarına siyasal mühendislik olarak nitelendirilebilecek, uluslararası boyutta olduğu düşünülen müdahalelerin yapıldığı izlenmektedir.

Küresel gücü elinde tuttuğu ve tasarlayan ülke hüviyeti taşıdığı iddia edilen bazı ülkeler hariç Türkiye’nin de içinde bulunduğu hemen pek çok ülkede zaman zaman söz konusu bu müdahaleleri görmek mümkündür.

Böyle zamanlarda müdahale edilebilmesi muhtemel ilk kurumlar ise ülkelerin yönetimine talip olan ve vatandaşların tercihleriyle bazen ‘iktidar’ bazen de ‘muhalefet’ görevini yerine getiren ve ülkelerin geleceklerinin tesisinde doğrudan etkili olan siyasi partilerdir.

Bu açıdan Türkiye örneğinde özellikle son 30-40 yıldır siyasi örgütlere zaman zaman doğrudan diyebilecek kadar açık ama sıklıkla da uluslararası bağlantıların içerideki uzantıları tarafından yapılan dolaylı pek çok faaliyetle karşı karşıya kalındığı söylenebilir. Özellikle siyasi partilere çeşitli gayrı ahlaki metotlarla yapılan müdahaleler ile Gezi Parkı eylemleri başta olmak üzere ülke siyasi iklimini kaosa sürüklemeyi amaçlayan geniş tabanlı organizasyonların bunlara örnek teşkil ettiği düşünülmektedir.

2010 yılı ve sonrasının siyasi meseleleri kendi içinde ve birbirleriyle bağlantılı yaklaşımla incelendiğinde, ülkenin siyasi dengesini değiştirmek amacıyla başta siyasi partiler olmak üzere devletin stratejik kurumlarına karşı yapılan müdahaleler ile bunların belki de en önemlisi olarak beliren 15 Temmuz kalkışması, yukarıda bahsedilen müesses siyasi düzeni yeniden kurmayı amaçlayan müdahalelerin sistematik bir planla yapıldığını ve genelde ana planlayıcıların da Türkiye dışında kimi devletler ya da bunların desteklediği kurum veya kuruluşlar olduğunu ortaya koymaktadır.

Yaşanan bu kaotik ortamda diğer partilere de zaman zaman müdahaleler görülmüş olsa da Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurumsal bütünlüğüne ve kimliğine karşı yapılan planlı faaliyetlerin sık periyotlarda ve hatta dolaylı denilemeyecek kadar da açık olduğu aşikârdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin kuruluş felsefesi ile Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ’nin “Önce Ülkem ve Milletim sonra Partim ve Ben” şeklinde ifade ettiği milli anlayışla belirlenen siyasi politikaların da hiçbir siyasi ikbal kaygısı olmaksızın katıksız uygulanması, bu tutumu partinin ve parti kadrolarının tam anlamıyla özümsemiş olması elbette söz konusu siyasi mühendislik çevrelerini rahatsız etmektedir. Bu durum ise Milliyetçi Hareket Partisi’ni öncelikle müdahale edilmesi gereken bir kurum olarak hedef haline getirmektedir. Ancak söz konusu bu anlayış siyasi yelpazenin neresinde olursa olsun Türk Milletinin tarafında olan her bir bireyin de partiye güçlü bir güven duymasını ve onu Türk Siyasi Hayatının ‘olmazsa olmaz’ bir aktörü olarak konumlandırmasını sağlamıştır.

Özellikle son dönemlerde Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurumsal yapısına gerek doğrudan gerekse yine kendisine bağlı yan kuruluşları vasıtasıyla gerçekleştirilmeye çalışılan operasyon Türkiye üzerinde yürütülen siyasi mühendislik ve dizayn çalışmalarının açık ve somut birer örneği olarak ortaya çıkmaktadır. Birçok değişkenin yer aldığı bu kaotik ortamda Milliyetçi Hareket Partisi’nin kurum kültürü devreye girmiş, kurumsal bütünlüğünü ve işleyişini hedef alan bu dış müdahaleleri Ülkücü Türk Milliyetçilerinin güçlü desteği ile tüzel kişiliğinin kendisine tanıdığı yasal araçlarla bertaraf etmiştir.

4.Sonuç Yerine

Ellinci yılını kutlayan ve Türk Siyasi hayatının en köklü partilerinden birisi olan Milliyetçi Hareket Partisi üzerinde oynan ve uluslararası bir siyaset mühendisliği ile adeta hemen her taraftan yoğun bir taarruzla gerçekleştirilen operasyonlar sırasında Milliyetçi Hareket Partisi ve kadrolarının tek dayanağı kurum kültürü olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi, Ülkü Ocakları ve TÜRKAV çatısı altında toplanan Ülkücü Türk Milliyetçileri bağlı oldukları kurum kültürü gereği benimsedikleri ‘Lider-Teşkilat-Doktrin felsefesiyle söz konusu saldırıları göğüslemiş ve bertaraf etmiştir.

Türk Milliyetçiliği fikir hareketinin doktrinel boyuta taşınmasından sonra hemen her alanda örgütlenen çeşitli kurumlar vasıtasıyla tabana yayıldığı görülmektedir. Bu kurumlar ana omurgayı oluşturan Milliyetçi Hareket Partisi, Ülkü Ocakları, TÜRKAV ve çeşitli yan kuruluşlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kurumlardan özellikle siyasi alanı karşılayan ve ana omurga özelliği taşıyan Milliyetçi Hareket Partisi ve sendikal örgütlenmeler incelendiğinde gerek yasal sınırlılık gerekse dönemsel siyasi koşullara bağlı olarak ideolojik çerçevelerinde esneklikler olabileceği görülmektedir. Söz konusu bu durumun organizasyon yapısındaki ideolojik çerçevenin ortaya koyduğu ‘kırmızı çizgilerle’ çelişkili bir durum olduğu düşünülse de siyasi iklim ve teşkilatlanmada tabana yayılma gerekliliklerinden ötürü zaruri olduğu da söylenebilir. Ancak bu durumun olumsuz yönü ise uluslararası uzantılı siyasi mühendislik çalışmalarıyla gerçekleştirilen müdahale dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Çünkü bu dönemlerde söz konusu müdahalelerde yapı bünyesinde ‘yumuşak karın’ diye nitelenebilecek unsurların kurum içinde çıkardığı problemlerle ana yapıya zarar verdiği düşünülmektedir. İşte bu dönemlerde yapı içerisinde ‘kırmızı çizgileri’ korumayı misyon edinen ve esneklik ihtiyacı da hissetmeyen Ülkü Ocakları ve TÜRKAV’ın söz konusu gelişmelere doğrudan müdahale edebilme yeteneği ve gelenekselciliği ile Türk Milliyetçiliği fikir hareketinin kurum kültürünü temsil eden kuruluşlar olarak öne çıktığı düşünülmektedir. Özellikle Ülkücü Türk Milliyetçilerin kamusal alandaki örgütlenmesi olan ve tüm yapı içinde ‘elit’ olarak tanımlanabilecek TÜRKAV’ın bu konumunun hem siyasi alanda Milliyetçi Hareket Partisi’ne hem de genel olarak Ülkücü Türk Milliyetçilerine yadsınamaz boyutta bir güç verdiği vurgulanmalıdır.  Bu yerleşmiş kültür başta ana omurga olan Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere Türk siyasi hayatının vazgeçilmez bileşeni olarak nitelenebilecek Türk Milliyetçiliğinin varlığının teminatı olarak görülebilir.

Türk bürokrasisindeki Ülkücü Türk Milliyetçilerinin temsilcisi niteliğinde bir ülkücü memur teşkilatı olan TÜRKAV, Ülkücü Türk Milliyetçilerinin ‘Devletteki temsilcisi, Milletteki Yüzü’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan TÜRKAV’ın gerek kendi içindeki yönetim kademesinde yer alan teşkilat mensuplarında gerekse de üye bazında oturmuş bir ülkücü kültüre sahip donanımlı ve liyakat sahibi yapısıyla, Türk Milliyetçilerinin hâlihazırdaki üst düzey bürokratik yapısını temsil ettiği düşünülebilir. TÜRKAV, bürokrasideki bu temsil kabiliyeti nedeniyle ülke politikalarına da çeşitli önerilerle katkı sağlamaktadır.    

Kurulduğu günden itibaren TÜRKAV’ın kuruluş felsefesini oluşturan ‘Davaya Bağlılık’, ‘Lidere Sadakat’ ve ‘Teşkilat’ın Emrinde Olma’ anlayışı hem büyük yapı içerisinde TÜRKAV’ın önemini hem de olası problemli dönemlerde TÜRKAV’ın alacağı konumu ortaya çıkarmaktadır. Bu üçlü anlayış TÜRKAV’ın vzegeçilmezi olarak tarif edilebilir.

TÜRKAV özellikle problemli dönemlerde verdiği mücadelede başta sendikalar olmak üzere Ülkücü Türk Milliyetçilerinin yoğun bir şekilde varlığının sürüdüğü organizasyonlarda görülen sıkıntılara adeta yıllar önce bağrından çıkmış olmasının verdiği güç ve birikimle kati çözüm getirebilecek konumdadır.

Söz konusu bu müdahalelerin dün olduğu gibi yarında olması ihtimali gerek Türkiye’nin konumu gerekse de Türk siyasal hayatında Milliyetçi Hareket Partisinin konumu gereği kaçınılmazdır. Bu şartlar altında TÜRKAV, kısa bir sürede bütün Türkiye’de yapısını sendikal bir organizasyona çevirebilme kabiliyetine sahip olarak söz konusu müdahale yeteneğiyle Milliyetçi Hareket Partisinin kurum kültürü içerisinde olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.

Yararlanılan Kaynaklar

BAYAR, Levent Serhat (2006). Kamu Sağlık Çalışanlarının Sendikal Bağlılığı İzmir İli İncelemesi, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
BECERİKLİ, S. Y. (2000). Örgüt Kültürü Oluşumunda Örgüt İçi İletişim ve Kurum İçi Halkla İlişkilerin Rolü: Beğendik A.S. Örneği, Selçuk İletişim, Cilt1, Sayı 2, Ocak, 2000, ss.73-89.
EREN, E. (2003). Yönetim ve Organizasyon: (Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar), 6.baskı, İstanbul: Beta.
Kılıç, G. (2006). Eğitim Kurumlarında Liderlik Tarzları ve Örgüt Kültürünün Performans Üzerindeki Etkisi, Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.
SABUNCUOĞLU, Z. ve TÜZ, M. (1998). Örgütsel Psikoloji, Baskı 3, Bursa: Alfa.
ŞENER, Turan (2013). Bankacılık Sektöründe Kurum İmajının Müşteri Sadakati Üzerine Etkileri: Nevşehir İli Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Nevşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Nevşehir.
ÖZGENER, Ş. (2004). İş Ahlakının Temelleri: Yönetsel Bir Yaklaşım, Ankara: Nobel.
VURAL, Akıncı, Z. B. (2003). Kurum Kültürü, İstanbul: İletişim.
YAZICI, Ergün (2005).Türkiye’de Kamu Görevlilerinin Örgütlenmesi ve Toplu Görüşme, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İzmir.
http://www.turkav.org.tr/turkav-vakif-tarihcesi


[*]Dr. Öğretim Üyesi, Akdeniz Üniversitesi, İİBF, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü

Sosyal Ağlarda Paylaş