Siyasi Örgütlerde Örgütsel Bağlılık Örgütsel Sadakat ve Örgütsel Çatışma

Giriş Bütün kurumsal yapılarda olduğu gibi siyasi yapılarda da en önemli konulardan birisi kurumsal bağlılık ve sadakat konusudur. Özellikle ideolojik bir tabana dayanan siyasi oluşumların en temel unsuru “dava” olarak ifade edilen ve verilen mücadelenin “idealde ulaşılmaya çalışılan ana hedefi” şeklinde tarif edilebilecek olan ve zamanla başka unsurlarla da genişleyen vazgeçilmezlerinin olduğu bilinmektedir. İdeolojik tabanlı siyasi örgütlerin bütün organizasyonlarını da içine alarak, öncelikle ana çekirdek kadrodan başlayarak, halkayı dışarı doğru genişlettikçe esnekliği yumuşatmakla beraber kurum felsefesi ve kurum kültürü olarak kurumsal bağlılık ve sadakat konusuna önem verdikleri düşünülmektedir. Ayrıca ideolojik yapıların mensuplarının tabandaki bağlılık ve sadakat seviyesi yüksek mensuplarının özellikle bağlılığı yüksek ve sadık tabanda kitle partilerininkine kıyasla bilgi düzeyleri ile sorgulama ve tartışma kabiliyetlerinin daha gelişmiş olduğu düşünülmektedir. Bu noktadan hareketle, ideolojik yapılarda bakış açılarından kaynaklanan farklılaşmaların ve ayrışmaların da oldukça fazla görüldüğü bu durumun yapı içerisinde bir dizi çatışmalara yol açtığı bilinmektedir. Yaşanan bu gruplaşma ve çatışma durumu ise kurumsal bağlılık ve sadakat konularının özellikle ideolojik siyasi yapılarda ne denli önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Yine ideolojik tabanlı siyasi organizasyonlarda bağlılık ve sadakat olgusunun söz konusu organizasyon bünyesindeki farklı kurumsal kimliği olan yapılara, hatta kişinin bu organizasyonlara mensubiyet bilincine göre de değişebildiği düşünülmektedir. Örneğin siyasi organizasyon içerisindeki siyasi partide olan esneklik derecesi ile organizasyon içerisindeki daha iç kurumlar olan gençlik örgütü veya başka yapılanmalardaki esneklik derecelerinin aynı olmadığı söylenebilir. Ayrıca siyasi organizasyonunun içerisinde yer alan değişik kurumların mensuplarının da ayrıca ilgili kurumların içerisindeki örgütsel bağlılık ve sadakat seviyelerindeki farklılığın da çeşitli çatışmalara sebep olabileceği düşünülmektedir. Örgütsel Bağlılık ve Örgütsel Sadakat Örgütsel bağlılık en kısa tarifiyle “bilinçli bir taraf tutma davranışı” olarak tanımlanmaktadır. Başka bir tanımda ise örgütsel bağlılık “bireyin örgütsel amaçları gerçekleştirmek için çaba sarf ettiği bir süreç” olarak tariflenmektedir. Yine örgütsel bağlılık “bireyin davranışları aracılığıyla faaliyetlerine ve örgüte olan ilgisini güçlendiren inançlarına bağlanması” olarak ifade edilmiştir. Ayrıca örgüte karşı bir psikolojik bağlanma olarak da tarifine rastlamak mümkündür. Genel olarak yapılan tanımlar dikkate alındığında örgütsel bağlılığın kişinin örgüt için kendi isteğiyle çalışmasını sağlayan olumlu bir davranış olduğu söylenebilir. Örgütsel bağlılığının sınıflandırılmaları incelendiğinde ise bir çalışmada ahlaki bağlılık, hesapçı bağlılık ve yabancılaştırıcı bağlılık olarak üç grup görülürken bir başka çalışmada ise devama yönelik bağlılık, uyum bağlılığı ve kontrol bağlılığı şeklinde sınıflandırıldığı da görülmektedir. Ayrıca ilgili çalışmalar incelendiğinde örgütsel bağlılıkla ilgili pek çok farklı sınıflandırma göze çarpmaktadır. Örgütsel sadakat incelendiğinde ilgili alan yazında yine pek çok tanım karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle sadakatin tanımı üzerinde durulacak olursa sadakat en genel anlamda samimi ve sağlam dostluk, içten bağlılık, his ve duygularında sağlamlık, ihanet etmeme, hakikate uygunluk olarak tarif edilmektedir. Sadakat bir kişinin bir “davaya” pratikte, istekli ve tam olarak bağlanması şeklinde ifade edilmektedir. Burada dava ile tarif edilen, bir kuruma veya organizasyona, ideal bir olaya ya da ideal bir amaca bağlanmadır. Bir başka tanımda ise sadakat “içten bağlılık, sağlam ve güçlü dostluk” olarak ifade edilmektedir. Yine bir başka tanımda sadakat kavramı ‘geleneksel olarak bir ülkeye, bir nedene ya da bir bireye coşkulu bir şekilde bağlılığı tanımlamak için kullanılan bir sözcük’ olarak tanımlanmaktadır. Örgütsel sadakat kavramı en genel anlamda “duygusal adanmışlık” olarak ifade edilmektedir. Ayrıca örgütsel sadakat lidere mutlak güven içeren çeşitli inançları kapsarken, lideri takip etmeye yönelik istekliliği de ifade etmiştir. Bir diğer tanımda örgütsel sadakat kişilerin çıkarlarından öte bağlı bulunduğu örgütün çıkarlarını artırmayı ve bu çıkarlara aidiyet göstermeyi içeren üye davranışları olarak ifade edilmektedir. Örgütsel sadakat, öncelikle örgütü, örgüt dışındaki diğer bireylere karşı övmeyi ve dışarıdan gelen tehditlere karşı korumayı ve savunmayı gerektirmektedir. Ayrıca bunun yanında “normal olmayan koşullar altında dahi örgüte bağlı kalmayı” kapsadığı da düşünülmektedir. Yine örgütsel sadakatin, örgütün genel başarısı için fazladan zaman ve gayret etme, iyi niyet gösterme, örgüt içerisinde işbirliği ve takım ruhunu artırıcı faydalar da sağladığı önerilebilir. Ayrıca örgüt sadakati kapsamında kurumlarda mensuplar, içinde bulundukları ekip, grup veya topluluğu teşvik eder ve korurlar. Bu durum genel faydayı içeren işlere ilave olarak söz konusu ekip veya grubun gayret sarf etmeye gönüllü olmasını sağlayacak bir etki ortaya koyar. Öte yandan, aynı durumun gruplar arasında çatışmaya yol açacak olumsuz bir sonuç üretebileceği de dikkate alınmalıdır. Çünkü zaman zaman pratikte grupların önceliklerinin birbirlerinden hatta “dava”nın ve diğer bağlılık unsurları olarak görülebilecek “lider”in, organizasyonun ana omurgasını ifade eden “teşkilat”ın ve diğer pek çok örgütsel bağlılık ve sadakat gerektirecek unsurun önüne geçebildiği görülmektedir. Özellikle ideolojik tabanlı siyasi kurumlarda zaman zaman yaşanan bu durumun ise çatışmalara sebep olduğu düşünülmektedir. Kurumlara zarar veren bu çatışma durumundan kurumları kurtarmanın öncelikli koşulunun ise örgütsel sadakatin oluşturulması, sadakatin aranacağı unsurların açık bir şekilde tespit edilmesinin ve bu konunun bütün alt gruplar tarafından da kabulünün sağlanması gerekliliği olarak ifade edilebilir. Örgütsel Çatışma Çatışma, bireylerin yaşamının her anında varlığını gösteren bir durum olarak görülmektedir. İş ve aile hayatında, sosyal ilişkilerde, bireyin kendi iç dünyasında çatışma ile karşı karşıya kalınması muhtemeldir. Çatışma, sadece psikoloji ve yönetim biliminin değil aynı zamanda antropoloji, sosyoloji, ekonomi, siyaset vb. birçok bilim dalının da konusu olan önemli bir alandır. Türk Dil Kurumuna göre çatışma, aynı anda ortaya çıkan birbirine karşıt ya da eşit derecede çekici dilek ve isteklerin bireyde yarattığı ruhsal durum, birbirleriyle uyuşmayan dilek, istek ya da ereklerin yarışmasından ortaya çıkan üzücü ya da kıvanç vermekten uzak bilinç durumu, görüş ve kanıların aykırılığından doğan karşıtlık olarak tanımlanmaktadır. Çatışma bir çalışmada bir örgütte kaynakların birden fazla kişi ya da grup arasında bölüşülmesi ile yine bu kişi ya da gruplar arasında statü amaç, değer ya da uyuşmazlıklar olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer çalışmada ise çatışma; çeşitli kaynaklar, güç, statü, inançlar, çıkarlar ve isteklere sahip olmak için gösterilen çekişme olarak görülen toplumsal bir süreç olarak tarif edilebilir. Çatışma iki veya daha fazla kişi veya grubun hedefler, istekler, amaçlar veya güdüler sürecinin temelde bir birine uyumlu olmaması şeklinde tanımlanır. Örgütsel çatışma, örgüt içerisinde iki veya daha fazla kişi ya da grup arasında kaynakların dağılımı ya da yapılacak aktivitelerin dağılımı ile yine bu kişi veya gruplar arasındaki statü, amaç, değer ya da algı farklılıklarından kaynaklanan anlaşmazlık veya uyuşmazlık olarak tanımlanır. Bir diğer tanımda ise iki veya daha fazla birey, grup ya da örgüt arasında çeşitli nedenlerle ve çeşitli derecelerde gelişen bir süreç olarak ifade edilmektedir. Örgütsel çatışmayla ilgili yaklaşımlar üç grupta toplanmıştır. Bunlar geleneksel, davranışsal ve etkileşimci yaklaşımlardır. Geleneksel yaklaşıma