31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri ve Beka Meselesi Üzerine Bir İnceleme

Seçmenlerin seçimleri nasıl değerlendirecekleri, seçimlere nasıl ve hangi açıdan bakacakları ve ne yönde değerlendirip oy verecekleri başta siyasi partiler olmak üzere bütün ülke siyasetini doğrudan etkileyen en önemli konulardan biridir. Özellikle bu açıdan bakıldığında seçmenin 31 Mart 2019 Mahalli İdareler seçimlerinde Cumhur İttifakı ve Millet İttifakını nasıl değerlendireceği önemli noktadır. Seçmenin seçimlere Cumhur İttifakının yüklediği ‘Beka’ yönünden mi bakacağı yoksa diğer İttifakın bakış açısıyla sadece bir yerel seçim olarak mı bakacağı sorusu bu seçimlerin kritik noktası olarak görülmektedir. Bu kritik noktanın değerlendirilmesi için öncelikle seçmenin ve seçmen davranışlarının bilimsel açıdan ele alınmasının gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu değerlendirmelerin çerçevesini 31 Mart 2019’da yapılacak olan Mahalli İdareler Seçimi’nin öncesi ve seçim süreci oluşturacaktır. 1.Seçmen ve Seçmen Davranışları Öncelikle şu bilinmelidir ki seçmenler salt bir seçme işleminden veya oy kullanmaktan öte siyasi ve toplumsal olarak birçok sürecin şekillenmesinde ve düzenlenmesinde etkin bir rol oynamaktadırlar. Yine seçmenlerin seçim süreçlerinde etkin olarak yer aldığı ve aday parti ya da siyasi liderin iktidarına yönelik yapılan seçimlerde önemi oldukça fazladır. Seçmen tercihleri, doğrudan ülkelerin yönetiminin ve buna bağlı olan bütün unsurların değişimini ortaya çıkarmaktadır. Öyleyse seçmen kişisel açıdan kendisinden başka toplumsal anlamda da ülkenin yönetimini şekillendirmektedir. Seçmenlerin belirli bir siyasi partiye, adaya veya ittifaka oy vermesinde farklı etmenlerin ön plana çıktığı söylenebilir. Söz konusu bu durum aşağıdaki şekilde gösterilerek ilgili etmenlerin duygusal, bilişsel ve davranışsal bileşenler olduğu ortaya konulmuştur. Siyasal açıdan bilişsel bileşen, kişilerin seçmenlerin partiye yönelik düşünce, bilgi ve inançlarından meydana gelmektedir. Duygusal bileşen, bireyin kendini yakın bulduğu/uzak gördüğü parti ile kurduğu gönül bağını ve duygusal açıdan tepkilerini ifade etmektedir. Davranışsal bileşen ise geçmişteki oy verme davranışlarını kapsamaktadır. Seçmenlerin oy vermesinde etkili olan bu üç etmen de aynı potada eriyerek seçmenin seçim dönemindeki kararı üzerinde belirleyici unsur olarak işlev görecek ve onların oy vermesini sağlayacaktır. Seçmeler tür bakımından değerlendirildiğinde pek çok seçmen çeşidiyle karşılaşılmaktadır. Kararlı seçmen, kararsız seçmen, taraftar seçmen, umursamaz seçmen ve daha pek çok şekilde sınıflandırılan seçmen türü alan literatüründe bulunmaktadır. Bu seçmen türlerinin içinde en genel olarak kararlı ve kararsız seçmenler değerlendirilecek olursa bazı seçmenlerin partinin çok sadık seçmeni olduğu, bazılarının ise sadık seçmenolmadığı görülmektedir. Sadık olmayan kararsız seçmen grubu duruma göre partiler arasından seçim yaparak tercihte bulurlar. Bu seçmenler “yüzen oy” olarak da ifade edilmektedir. Seçim kampanyalarının en önemli amaçlarından bir tanesi seçimlerin son günlerine kadar hangi partiye oy vereceği belli olmayan bu “kararsız seçmen” üzerinde etkili olarak oy alabilmeyi sağlamaktır. Bir ideolojiyi benimseyen veya bir konuya ya da soruna yakın fikirler, vaatler sunan partilerin birden fazla parti olması halinde kararsız seçmenlerin farklı partileri tercih etme ihtimali ortaya çıkar. Ancak söz konusu bu konulara bakış açısı net ve tamamen farklı ise seçmenlerin tercihlerinin daha keskin belirginleşeceği söylenebilir. 2.Seçmen Davranışı Yaklaşımları Seçmen davranışları üzerine yapılan araştırmalar 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Bu çalışmalar 1910’lu yıllarda başlamış 1940’lı yıllarda ise yoğunlaşmıştır. Bu çalışmalara dayanarak seçmen tercihleriyle ilgili yaklaşımlar“ekonomik (rasyonel), sosyolojik ve psikolojik yaklaşımlar” şeklinde ele alınmaktadır. Seçmen davranışını açıklamada ekonomik yaklaşım, rasyonel seçim modeli olarak da ifade edilmektedir. Ekonomik yaklaşımın temeli fayda maksimizasyonu olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşımda seçmenin oy verme karar aşamasında, verdiği oyun kişisel veya ait olduğu gruba ne gibi bir fayda sağlayacağını düşünerek oy verme kararını belirginleştirdiği ortaya konulmaktadır. Bir diğer yaklaşım olan sosyolojik yaklaşım, rasyonel yaklaşım gibi oy verme davranışlarını bireysel olarak ele almak yerine seçmenlerin grupların etkisiyle hareket ettikleri noktasından seçmenlere bakmaktadırlar. Bu yaklaşıma göre, seçmen açısından bireysel olan herhangi bir durumun oy vermeye etkisinin olmadığı seçmenin oy vermesinde grupların etkisinin olduğunu ileri sürmektedir. Bir başka ifadeyle seçmenlerin oy vermesinin temelini birey olarak seçmenler değil, gruplar ve partiler oluşturmaktadır. Son olarak Psikolojik Yaklaşım ise 1950’lerde Michigan Üniversitesi araştırmacıları tarafından çalışılmış ve seçmenlerin oy verme davranışlarında sosyal grupların etkisinden ziyade kişisel tutum ve davranışların ön planda olduğunun üzerinde durulmuştur. Psikolojik Yaklaşımda gruplar değil, bireyler ve bireylerin kişisel olarak bir partiyeveya adaya olan bağlılığı tartışılmış ve bu açıdan oy verme davranışı değerlendirilmiştir. Seçmen davranışları değerlendirildiğinde özellikle geçmiş yıllara ait seçmen davranışlarının bilinmesi, daha sonraki seçim süreçlerinde de oldukça önemli öngörüleri ortaya koyulmasında yararlı olacaktır. Bu sebeple seçmen özelliklerinin, seçmenlerin oy verme davranışlarının ve karar verme süreçlerinin iyi bilinmesi gerektiği düşünülmektedir. Seçmen ve seçmen davranışları ile ilgili bu bilimsel veriler ışığında 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinin seçmenler tarafından ne şekilde karşılanacağı çok yönlü bir bakış açısıyla ele alınacaktır. 3.31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri ve Beka Meselesinin Seçmenler Açısından Değerlendirilmesi 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde beka meselesi son derece gerçekçi ve rasyonel bir sorun olarak görülmektedir. Hemen her seçmenin ilave çaba sarf etmeden kendi kendine soracağı bir dizi soru ile Beka Meselesinin test edilebileceği düşünülmektedir. Bu soruların ilki FETÖ Terör Örgütüyle ilgilidir. FETÖ terör örgütünün elebaşı olan zat neden teslim edilmiyor? Adil Öksüz nerede? Ekrem Dumanlı nerede? Bu isimler çoğaltılabilir… Bilmiyoruz… Uluslararası siyaset mühendisliğinin Türkiye’yi şekillendirmek için önce farklı operasyonlar gerçekleştiren en sonda 15 Temmuz darbe girişimini uygulayan bu örgütün elebaşları neredeler ve nasıl bir gelecek planlaması yapıyorlar, bilmiyoruz. İkinci bir dizi soru da PKK/YPG ile ilgili. 15 Temmuz’a giden süreçte Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde hendek operasyonları gerçekleştirilmiştir. Bu hendekler kim tarafından kazılmıştır ve operasyonlar kim tarafından gerçekleştirilmiştir? PKK/YPG… Bunların bölge kentlerindeki saha organizasyonları kim tarafından yapılmıştır? HDP’li belediyeler değil mi? Asıl görev tanımı belediye faaliyetleri olan yerel yönetimler terörist odakların lojistik merkezlerine dönüşmüş müdür?Bu kadar ciddi ve komplike hazırlık yapmış bir PKK/YPG ve onun yasal uzantısı 15 Temmuz’da neyi planlamıştır? Yakın geçmişe ilişkin bu soruların ışığında HDP şu anda nerededir? Millet İttifakının tam içinde midir? Vekil çıkarabildiği Ankara, İstanbul ve diğer bazı kentlerde bir parti neden belediye başkan adaylarını geri çeker? Son olarak ise uluslararası boyutta hemen sınırımızda yaşanan Suriye Problemi ve bu problem üzerinden bazı sorular sorulabilir. ABD başta olmak üzere Suudi Arabistan ve İsrail gibi bölge devletlerinin Suriye bağlamında PKK/YPG’yle ilgili izledikleri politik gündemlerinde ne vardır? PKK/YPG unsurları adeta ‘kara gücü’ olarak görülmemekte midir?PKK/YPG Türkiye’nin yıllardır çatıştığı bir terör örgütü değil midir? Mesele tüm bu boyutuyla da değerlendirildiğinde daha da belirgin hâle gelir. Bu perspektiften şer sarmalı karşısında bekanın hayati bir tehdit altında olduğu tartışma götürmez bir gerçekliktir. Bu soru dizilerine, bir siyasi parti sempatisi taşımayan kararsız seçmenlerin verecekleri cevaplar aslında beka meselesinin varlığını ortaya koyan gerçek ve somut verilerdir. 31